DİĞER
Sefa Kaplan’ın sözlük şeklinde tasarladığı Yaygın Yanlışlar Ansiklopedisi, önümüzdeki günlerde Holden Kitap tarafından yayımlanıyor. Bildiği, bilmediği ya da bildiğini sandığı şeyler üzerine okuru yeniden düşünmeye davet eden kitaptan bazı maddeleri Tadımlık olarak yayımlıyoruz…
Edip Cansever'le Oğuz Atay arasında tuhaf bir akrabalık hikâyesi... Ve bir sır: Krepen'deki kemer satıcısı nasıl olup da hem beyaz mantolu adama hem de Ruhi beye dönüşür?
Sosyalizm, demokrasi, insan hakları, eşitlik gibi meseleler gündeme geldikçe yerinden yekinip hemen tavır alma lüzumunu duyan arkadaşların hiçbiri ama istisnasız hiçbiri, kadının uluorta aşağılanmasını protesto etmeyi getirmez hatırına
Şairin veya romancının yazdıklarıyla kişiliği arasında doğrudan bir bağlantı kurmalı mıyız, yoksa, “bunlar nasıl olsa edebiyat” perspektifinin gerisine sığınıp çabucak bu ihtimalden uzaklaşmalı mıyız?
Stefan Zweig ve Lotte neden intihar etti? Stefan Zweig: Farewell to Europe filmi bu sorunun cevabını arıyor...
Ahmet Hamdi Tanpınar, Cemil Meriç, Oğuz Atay ve Orhan Pamuk... Farklı zaman ve biçimlerde bir şekilde yolları Dostoyevski'den geçen yazarlar...
Budizmin yeryüzünü ve gökyüzünü açıklama çabalarının incelikleri peşinde koşan ve öğretiyi metinlerine de taşıyan J.D. Salinger, eşiyle çocuklarını bu çemberin dışında tutuyordu sarsılmaz bir inatla...
Mecid Mecidi sinemasında sıradan hayatların asudeliği de, haklılığı hayli kuşkulu fersudeliği de, sınırları itina ile belirlenmiş bir doğallığın aynasından aksediyor kameraya...
Yörüngesini temellendirmek mümkün olmasa da iddia etmekte herhangi bir sakınca yok: Füreya Koral’ın çinilerle tanışmadan önceki seramikleriyle tanıştıktan sonrakiler arasında, inkârı imkân dâhilinde bulunmayan gözle görülür bir mahiyet farkı var...
"Çalışmalarım gereğinden fazla çetin; hayatım ise zalim bir fıkra" diye yazmıştı günlüğüne Susan Sontag...
Oğuz Atay’ın uyumsuzlukları ve münzevilikleri yarım kilometre öteden bile belli olan kahramanları, hayatın yaşarken öğrenilecek bir şey değil, öğrenilerek yaşanılması lazım gelen birer mimarî proje olduğunu işite işite büyümüşlerdi...
Michelangelo Antonioni’nin İtalyan kimliği ve bu kimliğin faaliyet sahasının vazgeçilmez bir parçası hâlinde orada öylece gezinen Akdenizlilik, mimarî peyzaj depremlerine ziyâdesiyle duyarlı mekanik bir yörünge oluşturur...
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık